Pages

20 Haziran 2012 Çarşamba

İcimdeki cocuk:)

Ben bugün cocuklar bahçede oynarken içimdeki çocuga dur diyemedim ve kaptim okulumuzun cocuklar arasinda en populer bisikleti olan motosikleti tam hizimi almis giderkeeenn birde ne goreyim?! Arkamda bir orduu:) Her biri birbirinden tatli minik kurbağalar beni itmeye calisiyorlar yapmayin cocuklar etmeyin yawrum derken biraktim kendimi onlarin elineeee istee bu da o güzel andan bir kare:))

14 Haziran 2012 Perşembe

ANNELER-BABALAR SÜTÜ SEVİN,SEVDİRİN...



Sütün yararları saymakla bitmiyor ancak artık süt pek rağbet edilen içecekler arasında yer almıyor. Çocukluklar arasında “Ben bebek miyim süt içeyim” inanışına ek olarak, aileler de “ Çocuğum artık büyüdü, elimde bir bardak sütle peşinde koşturacak değilim” diyerek çocukların büyüme gelişme dönemlerinde bu eşsiz besin kaynağından faydalanması gerekliliğini göz ardı ediyor.

Yaşamın her döneminde tüketilmesi gereken süt ve süt ürünleri, özellikle büyüme ve gelişme dönemlerinde, gebelik ve emzirme sürecinde daha fazla önem kazanmaktadır. Süt ve süt ürünleri bu dönemlerde en fazla ihtiyaç duyulan mineral olan kalsiyumun en iyi kaynağı olarak gösterilmektedir

Anne adayları aslında sütü sevdirmek sizinle başlıyor hamileyken süt için. Çocuğunuzun tat duyusu ilk aşamada sizin karnınızdayken gelişmeye başlar. Siz hamileyken yediğiniz yemeklerin tadı amniyotik sıvınıza geçer. Çocuğunuz doğup büyüdükçe bu vereceğiniz gıdalar süt de dahil olmak üzere bu şekilde ona hiç de yabancı gelmeyecektir.
Çocuğunuza yaşamın altıncı ayından itibaren süt verebilirsiniz. Yıllardır çocuk hekimleri “ilk bir yıl inek sütü vermeyin” diyorlar ancak artık biliyorki ek gıdalara altıncı aydan sonra geçildiğinde dengeli beslenme ile inek sütü de verilebilir. Bu şekilde çocuğunuz erkenden sütün tadına alışacaktır. Ancak günlük süt ürün miktarının 500 ml. ‘yi geçmemesi demir eksikliği ve kansızlık riski için önemlidir.
Çocuğunuza süt içme alışkanlığını kazandırmak istiyorsanız once kendiniz süt için ve ona örnek olun.

Unutmayın ki çocuklar sözlerle değil çevresinde gördüğü hareketlerle öğrenir. Onlar sizleri birer idol gibi görür ve sizin yaptıklarınız “asla yanlış olamaz” onlar için. Bu nedenle çocuğunuzun yanında sütü bardağınıza doldurun ve kana kana için.
Kardeşler arası yarış iyi bir yöntemdir. Kardeşi veya akranları arasında süt içme yarışı yapabilirsiniz. Bilirsiniz aralarında rekabet olunca hemen hemen her şey yaptırabilirsiniz.
Pipet içimi kolaylaştırır.
Çocuklar pipete bayılırlar. Yalnızca süt içerken kullanabileceği renkli, şekilli pipetler kullanmasına izin verin.Renkli ve eğlenceli bardaklar her zaman işe yarar. Eğlenceli bardak kullanmak da pipet gibi çocukların süt içmesine yardımcı olacaktır. Hatta bırakın “özel süt bardağını” alışverişe gittiğinizde o seçsin.
Süt takvimi yapın. Süt hergün içilmelidir. Çocuğunuz süt içtikten hemen sonra da en çok sevdiği çıkartmayı (sticker) belirlediğiniz “özel süt içme takvimine” kendisi yapıştırırsa bu durumdan daha çok keyif alacaktır.
Meyveli süt besleyicidir. Bazı çocuklar ne yaparsanız yapın sütün tadına pek alışamazlar. Bu tür durumlar için çocuğunuzun en sevdiği meyveyi püre haline getirip süt ile karıştırabilirsiniz.

Dondurmalı ile sütün muhteşem birleşimi. Dondurma da harika bir kalsiyum kaynağıdır, neticede sütten yapılmaktadır. Bir bardak sütün içine bir top dondurma harika bir çözüm olabilir.

Unutmayın, dondurmalı karışımı çocuğunuz mutlaka görsün, hatta bırakın kendi içeceğini kendisi hazırlasın. Kakaolu süt. Son çare olsa da kakaolu süt de geçerlidir. Çocuğunuzun hiç süt içmemesindense kakaolu süt tercih etmesi de daha iyidir.

7 Haziran 2012 Perşembe



Bizim biricik ve minicik kurbağalarimizdan kareler:)
Bu güzel video için okul velilerimizden Berrin Yılmaz' a çok teşekkür ederim... 

29 Mayıs 2012 Salı

ÇALIŞAN ANNE VE ÇOCUK 2





Değerli  çalışan anneler çocuklarınızın yaşadığı bazı sorunlardan bahsetmiştim. Bu davranış ve psikoloji ile  birlikte size doğru olduğunu düşündüğünüz davranışları birlikte karar vermeyi öneriyorum.

 En çok yapılan hatalar:
- Yeteri kadar çocuğuna ilgi gösteremediğini düşünen anne, kendini suçlu hissederek vaktinin çoğunu çocuğuna ayırır. Aşırı ilgi gösterir.Bu durum çocuğa şımarıklık olarak geri döner.

- Anne sınır koymakta güçlük yaşar, tolerans düzeyi yüksek davranışlar sergiler. 

-  Anne Çocuğun her istediğini almaya çalışır.Bu durum çocukta tatminsizliğe yol açar.

- Anne Suçluluk duygusuyla “HAYIR” demesi gereken yerlerde  “EVET” der.
Böylelikle aşırı ilgi ve ilgisizlik arasında gidip - gelindiğinde çocukta denge bozulabilir

Bu nedenle,Sevgili çalışan anneler lütfen once;
-    Planlama yapın.
-    Önceliklerinizi belirleyin.
-    Dinlenin. Kendinize zaman ayırın. 
Dinlenmiş bir anne, dikkatini çocuğuna daha iyi yönlendirebilir. İki saat zoraki, yorgun bir şekilde çocukla vakit geçirmek yerine;
 bir saatini kendinize ayırmış, dinlenmiş ve keyifli bir saat çocukla oyun oynayarak, onunla konuşarak vakit geçirmek daha yararlıdır.

-    Yardım istemeyi öğrenin. Eşinizden, arkadaşlarınızdan, ebeveynlerinizden. Belli aralıklarla destek almak kendinizi iyi hissetmenizi sağlar. “Evet” destekleniyorum, yalnız değilim duygusunu yaşarsınız.
-    Hafta da bir gün eşinizle dönüşümlü olarak işinizden 1 saat erken çıkabilirsiniz. Bu 1 saati işte başka bir gün telafi edebilirsiniz. Bunu başaramıyorsanız, birkaç haftanızı zaman eğitimine ayırarak çözebilirsiniz. Bu küçük durumlar çocuklar için çok önemlidir.

-    Eğer çocuğunuz okula gidiyor ve servisle geliyorsa bazı haftalar yuvadan siz alabilirsiniz.
-    Unutmayın ki kariyerinizi devam ettirmek istemeniz ya da çalışmak zorunda olmanız çocuğunuzu daha az sevdiğinizi göstermez.
-    Çalışmayan bir anne olarak da tam günlük bir ebeveynlik yapamayacağınızın farkında olun!
 Hem yaptığınız işten hem de anneliğinizden keyif alın. 
Unutmayın ki çocukların asıl ihtiyacı mutlu ve doyumlu bir anneye sahip olmaları. 
Bunun çocuklara daha iyi geleceğini hatırlayın.

Velilerimle görüşmelerimizde fark ettiğim; 
çalışan annelerin bir kısmı işten arta kalan zamanının büyük bir bölümünü çocuklarına ayırıyorlar. 
Böylelikle dinlenmedikleri, sakinlemedikleri, kafaları düşüncelerle dolu olduğu için; çocuklarıyla gergin, sinirli ve kızgın, hatta yaşamlarının birçok noktasında onları engel görebiliyorlar. 
Bu suçluluk duygularıyla da baş etmek için, çocuk karşısında tutarsız davranışlar sergileyebiliyorlar.

Oysa yaşamda denge kurmak gerekir. 
İşyerinde ‘çalışan rolü’,  evde ‘eş rolü’ – ‘anne rolü’, sosyal grubunda ‘arkadaş rolü’ vs. Baktığınızda yaşamda pek çok rolümüz var. Bu roller arasında sıkışıp kalmak yerine, bu rollerimizle barış içinde olduğumuzda yaşamımızda sağlamamız gereken uyum ve dengeyi de yaratmış oluruz.
Çocukların istekleri karşısında daha soğukkanlı olmak ve gereğinde HAYIR diyebilmek önemlidir. 
Çocuğa katı sınırlar koymak ne kadar zararlı ise, sınır koymamakta bir o kadar zararlıdır.

Ebeveynlerin çocuklarıyla ilişkilerinde,  korkularının ve endişelerinin yönetmemelerine özen göstermeleri daha yararlıdır.



11 Mayıs 2012 Cuma

ÇALIŞAN ANNE VE ÇOCUKLARI






Çalışan anneleri en çok zorlayan sahnelerden biri sabahları ‘işe gitme’ çocuktan ayrılma zamanının geldiği anlardır. 
Annelerin en sık dile getirdiği “anne işe gitme” diyerek çocuğun ağlaması, anneden ayrılmamak için çabalaması 
veya yuvanın önünde arabadan inmemek, okulun kapısında anneden ayrılmamak için diretilen dakikalardır. 
Anneler bu durumda ne yapacakları konusunda kafaları karışmakta ve kendilerini çaresiz hissetmektedir. 

Sabahları ‘ayrılık saatlerinde’ yaşanan sorunlar anneleri kaygılandırır “Acaba yanlış mı karar verdim?”,
“Çalışmasam daha mı iyi olurdu?”, “İşi bıraksam mı?”, “Ben iyi bir anne miyim?” vs. 
gibi soruları defalarca kendilerine sorarlar. İçsel bir çatışma yaşarken de sorunların üstesinden gelmeye çalışırlar.

Aslında “ Ben yeteri kadar iyi bir anne miyim?”
“Çocuğumun ihtiyaçlarını gerektiği kadar karşılayabiliyor muyum?”  
ve çeşitli nedenlerle ilgili yaşanan ‘suçluluk duyguları’ sadece çalışan kadınların sıkıntısı değil, birçok annenin 

yaşadığı ve ifade ettiği genel bir sıkıntıdır. 

Çalışan anne bu sorunları nasıl aşabilir?

 Çalışan anne çocukla ilgili ortaya çıkan sorunların hemen hepsini ‘çalışan anne’ olduğuna, yeterli ilgiyi ve sevgiyi çocuğuna gösteremediğine bağlar.
Öncelikle anneler  lütfen her sorunda faturayı kendilerine çıkarmaktan vazgeçin!
Ayrıca çalışan anne olmaya karar vermenin sorumluluğunu alarak, bu kararınızın arkasında durmalı ve çalışan 
bir anne olarak hayatınızı nasıl planlayacağınızı düşünmelisiniz. 
Çalışan kadın çocukla ve evle ilgili sorumlulukları eşiyle paylaşmalıdır. 
Eşinden mutlaka destek istemelidir. Hatta bu destek grubunu olabildiğince genişletilmelidir. 
Acil durumlarda yardım istenebilecek ekstra destek grubu oluşturulmalıdır. 
Güvenilir yakın arkadaşlar, akrabalar vs.
Çocuğunuzu bakıcıya ya da okula bırakırken ağladığında, sizden güçlükle ayrıldığında; 
bu yaştaki bir çocuk için bunun normal bir davranış olduğunu kabullenin. 
Kendinizi suçlu hissetmeyin. Onu susturmak için ikna etmeye ÇALIŞMAYIN, özellikle “anne çalışmak zorunda, para kazanmak zorunda” gibi. 
Bu yaşta bunları anlamadığı gibi kendi duygularının da anlaşılmadığını hisseder. 
Bu nedenle ayrılırken yanağına bir öpücük koyun ve şunları söyleyin: “anne işe gidiyor diye üzgünsün, anneyi özlüyorsun, ben de seni çok özlüyorum.
işten hemen sonra eve geleceğim” diyerek kısaca vedalaşın. 
Ağlaması sürse dahi bu sahneyi çok uzatmayın.
O sizden kısa bir sonra sakinleşecektir. 
Çocuğunuzun siz giderken görmesine izin verin.
Gizlice kaçmaya çalışmayın.!
Yapamadığınız işler konusunda kendinizi bağışlayın.
Huzur içinde işinize gidin. 
Her şeyi mükemmel yapmak zorunda olmadığınızı hatırlayın.!


19 Nisan 2012 Perşembe

Ustun yetenekli cocuklar butun sinifi yukseltebiliyor


"Üstün yetenekli çocuk, bütün sınıfı yükseltebiliyor"
"Karma sistem olmalı. Normal çocuklarla eğitim gören üstün yetenekli çocuk, bütün sınıfı yükseltiyor. Normal çocuklarda özgüven sorunu olmuyor"

Bir cok ebeveynin buyuk endise duydugu yeni egitim sistemi ile ilgili Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölüm Başkanlığı'ndan Prof. Dr. Ayşegül Ataman, zorunlu eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıkartan yasanın üstün yetenekli çocuklar için daha avantajlı olabileceğini vurgulayarak, "4 4 4 sistemi, bu çocuklar için daha fazla yarar sağlayabilir.
Sarmal bir sistemde çocuk, yetenekleri noktasında daha üstlere çıkabilir" dedi. "Üstün Yetenekli Çocukların Keşfi, Eğitimleriyle İlgili Sorunların Tespiti ve Ülkenin Gelişimine Katkı Sağlayacak Etkin İstihdamlarının Sağlanması" amacıyla kurulan araştırma komisyonu toplandı.
Bugünkü oturumda Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölüm Başkanlığı'ndan Prof. Dr. Ayşegül Ataman, üstün yetenekli çocukların tespiti ve eğitim sorunları ve çözüm önerileri konusunda bir sunum yaptı. Ataman, üstün yetenekli çocukların ayrı bir eğitim kurumunda toplanması ve normal yetenekli çocuklardan ayrıştırılması yerine, diğer çocuklarla birlikte aynı eğitim kurumunda eğitim görmelerinin çok daha elverişli olduğunu söyledi.
Acikcasi farki duzeydeki cocuklar icin yararli olabilecegine pek inanmadigim sistem hakkindaki haberi tamamen yorumsuz olarak sizlerle paylasmak istedim. 


 Alinti: milliyet egitim

11 Nisan 2012 Çarşamba

KÜÇÜK YAŞTA SPOR...


 





ÇOCUK VE SPOR

Sevgili Blog okurları;

Bence spor, küçük yaşlar itibariyle çocuklara öz güven kazanımı,sosyal çevreye uyum sağlama,grup psikolojisinin kabullendirilmesi için gereklilik haline getirilmesi gereken bir alandır.Ancak çevremde gözlemlediğim kadarıyla bu kadar önemli olan şey  ya ebeveynin yaklaşımları yüzünden hüsranla son buluyor yada ‘’aslında pek de gerekli değil’’ gibi cümlelerle karşılık buluyor.
Bu sebepten sizlerle çocuk ve spor hakkında unutulan veya farkına varılmayan bazı gereklilikleri paylaşmak istiyorum.
Spor çocuk için sağlıklı bir yaşam  başlangıcının kas ve gelişimimin en önemli gereklerinden biridir.
Spor yapan çocuğun fiziksel ve psikolojik bir çok sorunla karşılaşma olasılığı yok denilecek kadar az olabilir.
Ebeveynlerin çoğu spor  yapmayı yaşamlarını bir parçası olarak görmemektedir.
Böyle düşündükleri ve yaşadıkları için de çocuklarınada bunu aşılamamakta ,onları spora teşvik etmemektedirler.
Ayrıca Küçük yaşta spora başlayan çocuklarda uyku problemlerinin düzene girdiği,yemek yeme sorununun ortadan kaltığı unutulmaması gereken  önemli durumlardır.
Bu tip alışkanlıklar küçük yaşlarda edinmedikçe ileriki dönemlerde oldukça zor hale gelmektedir.İşte bunun için çocuğunuzun bu alışkanlıkara sahip  olmasını ve sağlıklı bir geleceğe adım atmasını istiyorsanız,onlara imkanlar yaratın..!
Çoğu ebeveyn çocuğun spora olan ilgisini arttırmak için komşunun çocuğu ,kuzen,arkadaş ile birlikte olmasını sağlamaya çalışırken o diğer çocuklarla kıyaslama yapmaya çekinmezlerler.
Oysa ki Çocuğunuz spor yaparken asla yarışma ortamı yaratmaması gerekmektedir !

Çünkü yarışma ortamında başarısız olması onun spor yapma isteğini engelleyebilir,ve özgüven sorununa neden olabilir.


9 Nisan 2012 Pazartesi

MİMİKLERLE YEMEK YEDİRİLİR Mİ?





Sevgili okurlar bir önceki yazımda sizlerle çocuğunuzun tv karşısında yemek yemesinin  ileriki dönemlerede nasıl sonuçlar doğuracağı konusunda bazı şeyler paylaşmıştım. Şimdi ki konumuz buna parallel olarak ,çocuğunuza mimiklerle yemediği yemekleri nasıl yedirirsiniz.

Her ebeveyn çocuğunun yemek konusunda kusursuz olmasını ister. İştahı yerinde, yemek ayrımı yapmayan, pişirilen her yemeği yiyen ve bunları gerçekten seven çocukları olsun ister. Ama bir gerçek vardır ki çocuklar, özellikle de okul öncesi dönemdeki çocuklar, yemek seçerler. Fakat anne ve babanın çocuklarının daha bebeklik döneminden itibaren takındıkları beslenme düzeni hakkındaki tutum ve davranışları çocuklarının sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmasını sağlayabilir.
                                                                                                                                                                                                              
Nasıl mı?
Okul öncesi dönem çocuklarının bir numaralı özellikleri fotograf makinası gibi olmalarıdır.. 
Yaşamlarında model olarak gördükleri kişilerin direct olarak resmii çeker.Bu kişiler genellikle kız çocukları için abla ya da anne iken erkek çocukları için de abi ya da baba olur.
Zaman içinde de model olarak gördükleri kişileri yemek sofrasında taklit etmeye başlarlar. Bu konuda özellikle de ebeveynlerin mimiklerine dikkat etmeleri gerekmektedir.
Değerli ebeveynler  bebeğiniz daha yaşamın ilk aylarında bile karşısındaki kişinin mimiklerini taklit edebilir Bunun çocuğunuzun daha bebeklik dönemlerinden itibaren beslenmeye, sofraya, farklı besinlere ilgisini çekmeli, bunu yaparken de hem mimiklerimize hem de kurduğumuz cümlelere dikkat etmelisiniz.Bir sebze yemeğini gördüğünde yüzünü buruşturan bir babası olan çocuğun da o yemeğe karşı kayıtsız şartsız tepkisi başalar.
Çünkü model olan baba o yemeği gördüğünde öyle yapmıştır.
 O zaman demek ki bu güzel birşey değil  bende bu yemeği reddeyim der.
Peki çocuklarda doğru beslenme alışkanlığını oluşturmak için ne yapmalıyız?
• Kahvaltı en önemli öğünümüzdür. Bunu çocuklara öğretmemiz gerekir. Bunun için evde sabah uyanıldığında anne ve babanın kahvaltı sofrasına ilgisinin olması zaman içinde çocuğun kahvaltının gerçekten önemli olduğunu öğrenmesini sağlayacaktır.
• Yemekleri yerken güzel cümleler kurun. Örneğin “yumurta bizim için çok önemli bir besindir. 
Ayrıca  ‘’ ııııııım ’’ çok lezzetli” gibi bir cümle kurmak çocuğunuzun yumurtaya karşı bakışını etkileyecektir.
• Yemek yerken yemeğin çok lezzetli olduğunu ve oldukça da faydalı olduğunu belli edecek mimik hareketleri yapın. Çocuğunuz bu anı fotoğraf karesine alır ve belli bir süre sonra sizi taklit edecektir.


• Çocuğunuz bir yemeği yemiyor ya da sevmiyorsa belli aralıklar ile o yemeği yapın ve borcam içine koyarak sofraya getirin. Örneğin pırasa,karnabahar,kereviz,ispanak yemeğini sevmeyen bir çocuğunuz var ise haftada 1 defa bu yemeklerden yapın ve bunlara alternatif 1 adet daha yemeğiniz olsun. 
Akşam yemeğinde sofraya yemediği yemeklerden birini getirin. Kendinize  bu  yemeği koyun. Çocuğunuza da teklif edin ancak büyük ihtimalle istemeyecektir. Asla ısrar etmeyin. Ona diğer yemekten koyun ve siz yemeğinizi yerken hem mimikleriniz ile hem de sözlerinizle yemeğin çok lezzetli olduğunu belli edin. Bir sonraki hafta yine haftada 1 gün yemediği yemeği yapın ve aynı yolu izleyin. 
Çocuğunuzun belli bir süre sonra sevmediği yemeğinin tadını merak ettiğini fark edeceksiniz.


• Yemek yeme sırasında aman sakın çocuklarınızla inatlaşmayın. Çoğu ebeveyn inatlaşıp o yemeği zorlada olsa yedirmek ister. 
Ama unutmayın onların inadı sizinkinden üstündür ve inatlaşırsanız siz kaybedersiniz!
Çocuğuyla yemek konusunda sıkıntı yaşayan anne-babalar işte sadece birkaç stratejik davranış ile çocukların besinler hakkındaki düşüncelerini değiştirebiliriz. 

Kurulacak cümleler ve yapılacak mimikler ile çok daha sağlıklı beslenmeyi artık kendisi isteyen bir çocuğunuz olacaktır.
                             




3 Nisan 2012 Salı

TELEVİZYON KARŞISINDA YEMEK?


Çocuğunuza televizyon karşısında yemek yedirmeyin!


Sevgili Ebeveynler sizlerle bu zamana kadar her 5 anneden 3 ünde gördüğüm bir uygulamadan bahsetmek istiyorum. Bir anneyi en mutlu eden; tabağını bitiren bir çocuğa sahip olmaktır.
Çünkü çocuğu iyi beslendiğinde gerekli vitaminleri alacak, bağışıklık sistemi güçlenecek, zayıf kalmayacak ve böylece daha az hastalanacaktır.
Fakat birçok anne çocuğuna yemek yedirememekten şikayetçi… 
Yemek yedirmeyi başarabilmek için de kendine özgü birçok yol deniyor.
Komiklikler yapıyor, oyuncakları kullanıyor, en leziz yemek tariflerini yaratıcılığını kullanarak hazırlıyor.

Çoğu anne çocuğuna bebeklik döneminden itibaren televizyon karşısında yemek yediriyor çünkü bu yolla çocuk daha kısa sürede daha fazla yemek yiyiyor.
Annede kalan süreçte  ev işlerine zaman ayırabiliyor.
Ancak çocuğun tv karşısında yemek yeme alışkanlığı kazanması ileriki yaşlarında büyük bir sorun haline geliyor.
Her ebeveyn özellikle akşam yemeklerinde yada pazar sabahı kahvaltılarında ailece masaya oturup keyifli sohbetler  ederek yemek yemeyi ister. Çocuk Masada oturmayıncada çocuğa kızılır.
Aslında çocuğunuz bu alışkanlığı kazanmadan siz bebeklik itibariyle ona oldukça pratik yöntemler kullanarak yemek yedirebilirsiniz.
Öncelikle çocuk yemek yediğinin farkına varmalıdır.çünkü tv karşısında yemek yerken çocuk sürekli değişen, hareketli, renkli ekran dikkatinin sürekliliğini sağlamış olur. 
Çocukların dikkati kısa sürelidir, ekrandaki bu hareketlilik ile  kısa olan dikkatin süresi uzar  ve çocuk farkında olmadan ağzını açar.
Yemek yediğinin farkına varması ancak çocuğa yaşayarak kazandırılabilir. 
Yemek öğünleri gün içerisinde bir rutin olduğunda çocuk yaşayarak yemek yeme davranışını öğrenir.
Sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmak için; öğün atlamayın,  çocuğunuzla birlikte masaya oturun,onunla birlikte yemek yiyerek ve yemek seçmeyerek ona model olun, uygun yaşı geldiğinde kendi kendine yemek yemesine izin verin. 
Mümkün olduğunca ailenin tüm üyelerinin masada yer almasını sağlayın.                                                                        
Yemek saatlerini ailecek keyifli geçirmeye özen gösterin.
Eğer geçmişte çocuğunuza televizyon karşısında yemek yedirmiş olan bir anneyseniz asla kendinizi suçlamayın. “ Ben hata mı yaptım ?” demeyin.  Tüm bunları bilerek yapmadınız. Ama artık doğru olanı biliyorsunuz .. Çocuğunuz kaç yaşında olursa olsun bugünden başlayarak ona sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırabilirsiniz.