Pages

26 Şubat 2015 Perşembe

Çocuk yetiştirme....?




ANNE-BABA DÜŞMANLIĞI BU DÖNEMDE OLUŞUYOR ÇOCUK YETİŞTİRİRKEN NASIL BİR TUTUM SERGİLEMELİ?

Bir çocuğun ilk aşkı kuşkusuz anne ya da babasıdır. Gelişimsel açıdan bakıldığı zaman, her çocuk için annesi tanrıça, babası tanrıdır. Bir çocuğun anne ya da babaya gösterdiği ilgiyi aşk sanması ve hemcinsi olan ebeveyne tepki göstermesi kaçınılmazdır. Uzman Psikolog Aycan Bulut, oidipal dönemde aileleri uyarıyor: “Oidipal dönemde anneye karşı yoğun bir kızgınlık duyan kız çocuğunun bu düşmanlık duyguları geçmezse, anne kız ilişkisi ergenlik döneminde çok kolay zedelenebilir.”

İnsan hayatında, kişilik temellerinin atıldığı 3-6 yaş arası oidipal dönem olarak adlandırılır. Kişinin tüm hayatı süresince kavgacı veya anlayışlı, mutlu veya mutsuz, atılgan veya pısırık, başarılı veya zavallı, ilkel veya olgun olacağını bu dönemde şekillenir.

Anne-baba-kız çocuk üçgeni

Yaşanan duygular çocuğun kişilik yapısına, gelişimine, anne ve baba ile olan ilişkisine göre farklılık gösterir. Bu dönemde kız çocuklarının davranışlarında değişimler gözlemlenir. Anneden uzaklaşan çocuk, babaya kur yaparak yakınlaşır. Çocuk, annesine çok çirkin olduğunu ve onu sevmediğini söyleyebilir. Annesine karşı acımasız ve kırıcı eleştirilerde bulunabilir. Bu dönemde kız çocukları, babalarını dudaktan öpmek isterler. Bu durumda babanın “Anne ve babalar dudaktan öpüşür, biz seninle yanaktan öpüşmeliyiz” gibi açıklamalar yapması doğrudur. 3- 6 yaş arasındaki kız çocuğu, kendi bedeni ile annesinin bedenini ve hatta babasının bedenini karşılaştırır. Annesine karşı yoğun bir kızgınlık duymaya başlayan kız çocuğunun, bu düşmanlık duyguları geçmezse anne kız ilişkisi ergenlik döneminde çok kolay zedelenebilir.

Anne-baba-erkek çocuk üçgeni

Erkek çocuğu, bu dönemde annesini bir sevgi objesi olarak benimser ve ona sevgili gibi davranmaya başlar. Çocuk, annesini babasından kıskanır. Ancak diğer taraftan, en büyük rakibi olan babasının bu tarz kötü duyguları nedeniyle onu cezalandıracağından korkar. Bu korku, annesine duyduğu ilgiden baskın geldiği zaman, babasına olan sevgisi artmaya başlar ve erkek çocuk baba modeli ile özdeşleşir.

Bu dönemde erkek çocukları, babalarını bir tehdit ve rakip olarak görmeye başlayabilir ve bu yüzden anneye aşırı düşkünlük gösterebilir. Erkek çocuklar baba eve geldiğinde pek fazla yüz vermeyebilir, hatta bazı erkek çocukları babalarına "Neden geldin?" gibi tepkiler de gösterebilir. Çocuk babayla zıtlaşır, babanın söylediği hiçbir şeyi yapmaz ve aynı kızlarda olduğu gibi, o da baba ve anne arasına girmeye çalışır.

Çocuğa sevgi ve ilgi göstermek gerekir

Anne ve babanın hoşgörüsü ile bu dönemi sağlıklı bir biçimde atlatabilmek için çocuğa sevgi ve ilgi göstermek gerekir. Kıskançlık, çok benimsediğimiz birinin, ilgi ve sevgisinin sadece kendimizde odaklanmasını istediğimizde ortaya çıkan bir duygudur. İnsanlar, hiçbir aktivitenin ya da hiç kimsenin sevdiği ve ilgisini beklediği kişi ile arasına girmesini istemez. O kişi sadece kendine odaklanmalı ve tüm zamanını ona ayırmalıdır. Anne ve babanın beraber yattığını ve kendisinin ise tek başına yattığını fark eden çocuk, bu durumu adaletsiz olarak değerlendirebilir, ev içinde anne babanın yan yana oturmalarına hatta birbirleri ile sohbet etmelerine bile aşırı tepki gösterebilirler.

Anne ve baba birbirlerine daha çok ilgi göstermeli

Kıskançlık, aile yaşamını tehdit etmediği sürece normal olarak değerlendirilmeli. Bazı anne babalar, çocukları kıskanmasın diye birbirlerine karşı uzak bir tutum sergiler, çocukların yanında el ele tutuşmaz, birbirlerini öpmez ya da sevgi sözleri söylemez. Bu doğru bir davranış değildir.

Anne ve babalar çocuklarının yanında birbirlerine sevgi gösterilmeli, birbirlerini övmekten çekinmemelidir. Küçük çocuklar ağladığı ya da hırçınlaştığı zaman, "Ben anneni ya da babanı çok seviyorum. O benim eşim. Sen de benim kızımsın ya da oğlumsun. Seni de çok seviyorum" gibi açıklamalar yapmak gerekir.

Örneğin; erkek çocuk anneleri eşini bol bol övmeli, onu çok sevdiğini söylemeli. Baba da oğlundan uzaklaşmak yerine onunla daha çok zaman geçirmeye özen göstermeli. Erkek çocuklar bir süre sonra babaları ile özdeşleşecek ve artık babaları gibi olmaya çalışarak, babayı kendisine model alarak bu dönemi bitirecektir. Babası gibi bacak bacak üstüne atmaya çalışıyor ya da baba tıraş olurken banyoda yanında durup izliyor ve “Ben de tıraş olacağım” diyorsa, artık erkek çocuklar babalarını örnek almaya başlamış ve babası ile çekişmesi bitiyor demektir. Kız çocukları kendilerini de rahatsız eden ve sıkıntıya sokan bu psikolojik dönemden anneleriyle özdeşleşerek çıkar. Kız çocukları, babasının annesini çok sevdiğini gözlemlediklerinde, babasının sevgisini kazanmak için annesi gibi olmaya çalışır.

Aile bireyleri rollerini iyi benimsemeli

Çocukların öğrenmeleri gereken şey, aile içindeki herkesin farklı bir yerinin olduğu ve herkesin bu farklı yerinden dolayı farklı sevgi ve ilgi alacağıdır. Cinsel kimliğin geliştiği ve çocuğun kendi cinsinden olan ebeveynini kıskanıp daha sonrasında onu örnek aldığı dönemi her çocuk farklı atlatabilir. Anne ve babayı model olarak almaya başladığı zaman bu dönem sona erecektir. Bunu bilerek çocuğa tutarlı ilgi, hoşgörü ve sevgi göstermek yapılacak en doğru davranıştır.



Alıntıdır...

17 Nisan 2013 Çarşamba

GELECEGIN SUÇLUSU??


Sevgili arkadaşlar cok uzun zaman oldu sizlerle bir şeyler paylaşmayalı ancak okuduğum zaman çok beğendigim  Prof. Dr. Üstün DÖKMEN'e ait güzel bir yazıdan alıntı ile paylasımlarıma yeniden devam etmek istedim.
Buyrun siz de gerçekler ile yüzleşin...

Geleceğin suçlusunu yetiştirmenin 8 basit kuralı.!

1) Küçükken daha, çocuğa ne isterse vermeye başla !
Ki, herkesin onun geçimini sağlamakla mükellef olduğuna inansın...
2) Fena sözler söylediğinde gül !
... Ki, kendisinin akıllı olduğuna inansın...
3) Ona düşünmeyi, beynini kullanmayı öğretme sakın !
Bırak, onsekizine gelince kendisi karar versin...
4) Yerde bıraktığı her şeyi kaldır:kitaplarını, giysilerini, pabuçlarını...Onun için her şeyi sen yap !
Ki, sorumlulukları hep başkalarına yüklesin...
5) Onun önünde sık sık kavga et !
Ki, bir gün aile parçalanırsa pek de şaşırmasın...
6) Ona istediği kadar harçlık vermekten kaçınma !
Asla kendi parasını kazanmanın
ne demek olduğunu öğrenmesin...
7) Yiyecekmiş, içecekmiş, konformuş, tüm arzularını
yerine getir !
Ki, istediklerini her zaman elde etmeye
Şartlansın...
8) Komşulara, öğretmenlere, polise, vs. karşı
hep onun tarafında ol !
Ki, hepsine karşı ön yargılarla davransın...

Prof.Dr. Üstün DÖKMEN


20 Haziran 2012 Çarşamba

İcimdeki cocuk:)

Ben bugün cocuklar bahçede oynarken içimdeki çocuga dur diyemedim ve kaptim okulumuzun cocuklar arasinda en populer bisikleti olan motosikleti tam hizimi almis giderkeeenn birde ne goreyim?! Arkamda bir orduu:) Her biri birbirinden tatli minik kurbağalar beni itmeye calisiyorlar yapmayin cocuklar etmeyin yawrum derken biraktim kendimi onlarin elineeee istee bu da o güzel andan bir kare:))

14 Haziran 2012 Perşembe

ANNELER-BABALAR SÜTÜ SEVİN,SEVDİRİN...



Sütün yararları saymakla bitmiyor ancak artık süt pek rağbet edilen içecekler arasında yer almıyor. Çocukluklar arasında “Ben bebek miyim süt içeyim” inanışına ek olarak, aileler de “ Çocuğum artık büyüdü, elimde bir bardak sütle peşinde koşturacak değilim” diyerek çocukların büyüme gelişme dönemlerinde bu eşsiz besin kaynağından faydalanması gerekliliğini göz ardı ediyor.

Yaşamın her döneminde tüketilmesi gereken süt ve süt ürünleri, özellikle büyüme ve gelişme dönemlerinde, gebelik ve emzirme sürecinde daha fazla önem kazanmaktadır. Süt ve süt ürünleri bu dönemlerde en fazla ihtiyaç duyulan mineral olan kalsiyumun en iyi kaynağı olarak gösterilmektedir

Anne adayları aslında sütü sevdirmek sizinle başlıyor hamileyken süt için. Çocuğunuzun tat duyusu ilk aşamada sizin karnınızdayken gelişmeye başlar. Siz hamileyken yediğiniz yemeklerin tadı amniyotik sıvınıza geçer. Çocuğunuz doğup büyüdükçe bu vereceğiniz gıdalar süt de dahil olmak üzere bu şekilde ona hiç de yabancı gelmeyecektir.
Çocuğunuza yaşamın altıncı ayından itibaren süt verebilirsiniz. Yıllardır çocuk hekimleri “ilk bir yıl inek sütü vermeyin” diyorlar ancak artık biliyorki ek gıdalara altıncı aydan sonra geçildiğinde dengeli beslenme ile inek sütü de verilebilir. Bu şekilde çocuğunuz erkenden sütün tadına alışacaktır. Ancak günlük süt ürün miktarının 500 ml. ‘yi geçmemesi demir eksikliği ve kansızlık riski için önemlidir.
Çocuğunuza süt içme alışkanlığını kazandırmak istiyorsanız once kendiniz süt için ve ona örnek olun.

Unutmayın ki çocuklar sözlerle değil çevresinde gördüğü hareketlerle öğrenir. Onlar sizleri birer idol gibi görür ve sizin yaptıklarınız “asla yanlış olamaz” onlar için. Bu nedenle çocuğunuzun yanında sütü bardağınıza doldurun ve kana kana için.
Kardeşler arası yarış iyi bir yöntemdir. Kardeşi veya akranları arasında süt içme yarışı yapabilirsiniz. Bilirsiniz aralarında rekabet olunca hemen hemen her şey yaptırabilirsiniz.
Pipet içimi kolaylaştırır.
Çocuklar pipete bayılırlar. Yalnızca süt içerken kullanabileceği renkli, şekilli pipetler kullanmasına izin verin.Renkli ve eğlenceli bardaklar her zaman işe yarar. Eğlenceli bardak kullanmak da pipet gibi çocukların süt içmesine yardımcı olacaktır. Hatta bırakın “özel süt bardağını” alışverişe gittiğinizde o seçsin.
Süt takvimi yapın. Süt hergün içilmelidir. Çocuğunuz süt içtikten hemen sonra da en çok sevdiği çıkartmayı (sticker) belirlediğiniz “özel süt içme takvimine” kendisi yapıştırırsa bu durumdan daha çok keyif alacaktır.
Meyveli süt besleyicidir. Bazı çocuklar ne yaparsanız yapın sütün tadına pek alışamazlar. Bu tür durumlar için çocuğunuzun en sevdiği meyveyi püre haline getirip süt ile karıştırabilirsiniz.

Dondurmalı ile sütün muhteşem birleşimi. Dondurma da harika bir kalsiyum kaynağıdır, neticede sütten yapılmaktadır. Bir bardak sütün içine bir top dondurma harika bir çözüm olabilir.

Unutmayın, dondurmalı karışımı çocuğunuz mutlaka görsün, hatta bırakın kendi içeceğini kendisi hazırlasın. Kakaolu süt. Son çare olsa da kakaolu süt de geçerlidir. Çocuğunuzun hiç süt içmemesindense kakaolu süt tercih etmesi de daha iyidir.

7 Haziran 2012 Perşembe



Bizim biricik ve minicik kurbağalarimizdan kareler:)
Bu güzel video için okul velilerimizden Berrin Yılmaz' a çok teşekkür ederim... 

29 Mayıs 2012 Salı

ÇALIŞAN ANNE VE ÇOCUK 2





Değerli  çalışan anneler çocuklarınızın yaşadığı bazı sorunlardan bahsetmiştim. Bu davranış ve psikoloji ile  birlikte size doğru olduğunu düşündüğünüz davranışları birlikte karar vermeyi öneriyorum.

 En çok yapılan hatalar:
- Yeteri kadar çocuğuna ilgi gösteremediğini düşünen anne, kendini suçlu hissederek vaktinin çoğunu çocuğuna ayırır. Aşırı ilgi gösterir.Bu durum çocuğa şımarıklık olarak geri döner.

- Anne sınır koymakta güçlük yaşar, tolerans düzeyi yüksek davranışlar sergiler. 

-  Anne Çocuğun her istediğini almaya çalışır.Bu durum çocukta tatminsizliğe yol açar.

- Anne Suçluluk duygusuyla “HAYIR” demesi gereken yerlerde  “EVET” der.
Böylelikle aşırı ilgi ve ilgisizlik arasında gidip - gelindiğinde çocukta denge bozulabilir

Bu nedenle,Sevgili çalışan anneler lütfen once;
-    Planlama yapın.
-    Önceliklerinizi belirleyin.
-    Dinlenin. Kendinize zaman ayırın. 
Dinlenmiş bir anne, dikkatini çocuğuna daha iyi yönlendirebilir. İki saat zoraki, yorgun bir şekilde çocukla vakit geçirmek yerine;
 bir saatini kendinize ayırmış, dinlenmiş ve keyifli bir saat çocukla oyun oynayarak, onunla konuşarak vakit geçirmek daha yararlıdır.

-    Yardım istemeyi öğrenin. Eşinizden, arkadaşlarınızdan, ebeveynlerinizden. Belli aralıklarla destek almak kendinizi iyi hissetmenizi sağlar. “Evet” destekleniyorum, yalnız değilim duygusunu yaşarsınız.
-    Hafta da bir gün eşinizle dönüşümlü olarak işinizden 1 saat erken çıkabilirsiniz. Bu 1 saati işte başka bir gün telafi edebilirsiniz. Bunu başaramıyorsanız, birkaç haftanızı zaman eğitimine ayırarak çözebilirsiniz. Bu küçük durumlar çocuklar için çok önemlidir.

-    Eğer çocuğunuz okula gidiyor ve servisle geliyorsa bazı haftalar yuvadan siz alabilirsiniz.
-    Unutmayın ki kariyerinizi devam ettirmek istemeniz ya da çalışmak zorunda olmanız çocuğunuzu daha az sevdiğinizi göstermez.
-    Çalışmayan bir anne olarak da tam günlük bir ebeveynlik yapamayacağınızın farkında olun!
 Hem yaptığınız işten hem de anneliğinizden keyif alın. 
Unutmayın ki çocukların asıl ihtiyacı mutlu ve doyumlu bir anneye sahip olmaları. 
Bunun çocuklara daha iyi geleceğini hatırlayın.

Velilerimle görüşmelerimizde fark ettiğim; 
çalışan annelerin bir kısmı işten arta kalan zamanının büyük bir bölümünü çocuklarına ayırıyorlar. 
Böylelikle dinlenmedikleri, sakinlemedikleri, kafaları düşüncelerle dolu olduğu için; çocuklarıyla gergin, sinirli ve kızgın, hatta yaşamlarının birçok noktasında onları engel görebiliyorlar. 
Bu suçluluk duygularıyla da baş etmek için, çocuk karşısında tutarsız davranışlar sergileyebiliyorlar.

Oysa yaşamda denge kurmak gerekir. 
İşyerinde ‘çalışan rolü’,  evde ‘eş rolü’ – ‘anne rolü’, sosyal grubunda ‘arkadaş rolü’ vs. Baktığınızda yaşamda pek çok rolümüz var. Bu roller arasında sıkışıp kalmak yerine, bu rollerimizle barış içinde olduğumuzda yaşamımızda sağlamamız gereken uyum ve dengeyi de yaratmış oluruz.
Çocukların istekleri karşısında daha soğukkanlı olmak ve gereğinde HAYIR diyebilmek önemlidir. 
Çocuğa katı sınırlar koymak ne kadar zararlı ise, sınır koymamakta bir o kadar zararlıdır.

Ebeveynlerin çocuklarıyla ilişkilerinde,  korkularının ve endişelerinin yönetmemelerine özen göstermeleri daha yararlıdır.



11 Mayıs 2012 Cuma

ÇALIŞAN ANNE VE ÇOCUKLARI






Çalışan anneleri en çok zorlayan sahnelerden biri sabahları ‘işe gitme’ çocuktan ayrılma zamanının geldiği anlardır. 
Annelerin en sık dile getirdiği “anne işe gitme” diyerek çocuğun ağlaması, anneden ayrılmamak için çabalaması 
veya yuvanın önünde arabadan inmemek, okulun kapısında anneden ayrılmamak için diretilen dakikalardır. 
Anneler bu durumda ne yapacakları konusunda kafaları karışmakta ve kendilerini çaresiz hissetmektedir. 

Sabahları ‘ayrılık saatlerinde’ yaşanan sorunlar anneleri kaygılandırır “Acaba yanlış mı karar verdim?”,
“Çalışmasam daha mı iyi olurdu?”, “İşi bıraksam mı?”, “Ben iyi bir anne miyim?” vs. 
gibi soruları defalarca kendilerine sorarlar. İçsel bir çatışma yaşarken de sorunların üstesinden gelmeye çalışırlar.

Aslında “ Ben yeteri kadar iyi bir anne miyim?”
“Çocuğumun ihtiyaçlarını gerektiği kadar karşılayabiliyor muyum?”  
ve çeşitli nedenlerle ilgili yaşanan ‘suçluluk duyguları’ sadece çalışan kadınların sıkıntısı değil, birçok annenin 

yaşadığı ve ifade ettiği genel bir sıkıntıdır. 

Çalışan anne bu sorunları nasıl aşabilir?

 Çalışan anne çocukla ilgili ortaya çıkan sorunların hemen hepsini ‘çalışan anne’ olduğuna, yeterli ilgiyi ve sevgiyi çocuğuna gösteremediğine bağlar.
Öncelikle anneler  lütfen her sorunda faturayı kendilerine çıkarmaktan vazgeçin!
Ayrıca çalışan anne olmaya karar vermenin sorumluluğunu alarak, bu kararınızın arkasında durmalı ve çalışan 
bir anne olarak hayatınızı nasıl planlayacağınızı düşünmelisiniz. 
Çalışan kadın çocukla ve evle ilgili sorumlulukları eşiyle paylaşmalıdır. 
Eşinden mutlaka destek istemelidir. Hatta bu destek grubunu olabildiğince genişletilmelidir. 
Acil durumlarda yardım istenebilecek ekstra destek grubu oluşturulmalıdır. 
Güvenilir yakın arkadaşlar, akrabalar vs.
Çocuğunuzu bakıcıya ya da okula bırakırken ağladığında, sizden güçlükle ayrıldığında; 
bu yaştaki bir çocuk için bunun normal bir davranış olduğunu kabullenin. 
Kendinizi suçlu hissetmeyin. Onu susturmak için ikna etmeye ÇALIŞMAYIN, özellikle “anne çalışmak zorunda, para kazanmak zorunda” gibi. 
Bu yaşta bunları anlamadığı gibi kendi duygularının da anlaşılmadığını hisseder. 
Bu nedenle ayrılırken yanağına bir öpücük koyun ve şunları söyleyin: “anne işe gidiyor diye üzgünsün, anneyi özlüyorsun, ben de seni çok özlüyorum.
işten hemen sonra eve geleceğim” diyerek kısaca vedalaşın. 
Ağlaması sürse dahi bu sahneyi çok uzatmayın.
O sizden kısa bir sonra sakinleşecektir. 
Çocuğunuzun siz giderken görmesine izin verin.
Gizlice kaçmaya çalışmayın.!
Yapamadığınız işler konusunda kendinizi bağışlayın.
Huzur içinde işinize gidin. 
Her şeyi mükemmel yapmak zorunda olmadığınızı hatırlayın.!